Kişisel Yıl Sayıları

12 Nisan 2014 Cumartesi

Eski Bankacı, Yeni Yazar/Oyuncu Hakan Karahan Söyleşisi



Gülmeyi ve gülümsemeyi bilen, gülümsemesi samimi olan insandan korkmayacaksınız. İyi insandır o. Ben Hakan’la ne zaman görüşsem, o günüm gülümseyerek geçer. Gülümsemesi samimidir onun ve size de sirayet eder. Sormayı akıl edemedim sit-com yapar mı acaba diye, yapsa espri anlayışıyla, bazen muzip, bazen alaycı bakışlarıyla çok yakışır bence.

Hakan Karahan kimdir? En bilinen haliyle, Ak Menkul’ün genel müdürüyken, parayı, mevkiyi, rahatı elinin tersiyle itip önce yazar sonra da oyuncu olmaya kalkarak - 6 film, 3 dizi ve 9 kitapla, yapabilmiştir de bunu - hayatı "olması gerekenler" çerçevesinde yaşamaya alışmış herkesi şaşırtmış biridir. 

Onu ilk tanıdığım ortaokul lise yıllarına döndüğümde, hayatı pek de ciddiye almayan, neşeli,  esprili, yoğun olarak spor yapan, voleybol antrenmanı yoksa, ayağında kramponlar futbol sahasında, o da yoksa oralardaki birileriyle ikiye iki basket maçı yapan, eğlenceli, popüler, kızların bayıldığı, uzun boylu bir çocuk hatırlarım.


Hala uzun boylu, hala neşeli, esprili, hala kızlar bayılıyor, ama o fiziksel olarak pek olmasa da eski Hakan’dan çok farklı. Veya belki de en eski, gerçek Hakan olabilmiş sonunda. Yıllar içinde gerçek aşkı bulmuş, kendisiyle hesaplaşmış ve tüm badireleri atlatıp sonunda istediği, keyif aldığı, memnun olduğu hayatı yaşayabilir hale gelmiş.

En son gördüğümde Zeytin Tepesi dizisine başlamak üzereydi. “Saçlar gidecek mecburen” diyordu. Saçlar gitmiş... Çok bir şey değişmiş mi? Valla ne yalan söyleyeyim, değişmemiş. Dedim ya, kızlar hala bayılıyor.

Zeytin Tepesi'nin reytinglere kurban gitmesiyle Ayvalık'tan döner dönmez, beni kırmadı, bu güzel sohbete imkan tanıdı. Her zamanki samimiyetiyle "Söylediğim her şeyi yazabilirsin, ben yazılamayacak şeyler söylememeye kendim dikkat ederim," diyerek de işimi kolaylaştırdı.

İki yıl önce yayınlanan kitabı Nehirde Kayan Yıldızlar’da su yüzüne çıkartıp, kurgusal da olsa, bir çözüme ulaştırdığı babasıyla olan ilişkisini, kendi oğluna nasıl bir baba olduğunu, işini neden ve nasıl bıraktığını, dizilerini, filmlerini, oynamak istediği rolleri, reytingleri ve en önemlisi hayata bakışını uzun uzun anlattı. Üstüne bir de çıkarmak üzere olduğu cesur bir kitabın ve o kitabın muhtemelen bu yaz çekilecek filminin müjdesini verdi. 


Kitaplarından konuştuk.


Babasının bir gün bile saçını okşamadan öldüğünden bahsederken hüzünlendik, "Paris Hilton'la hasbelkader bir gece geçirsem, ertesi günü çıkartamam gibime geliyor artık," diyerek yaşlanma konusunda şakalar yaptığında da kahkahalar attık. 

Ben bu söyleşiden çok keyif aldım. Umarım siz de keyif alır, hatta belki hayallerinizin peşinden gitmek için motive olursunuz.

İşte en sevdiği ve en çok dinlediği parça eşliğinde: 

Fiorella Mannoia E Penso A Te


Eğrisiyle, doğrusuyla, kendi ağzından Hakan Karahan.

 Söyleşinin Tamamı İçin Burayı Tıklayın


Herkes keyif aldığı işi yapsa, 
yaptığı işten de keyif almayı bilse ne iyi olur...