Kişisel Yıl Sayıları

17 Eylül 2014 Çarşamba

Daha Yakından Metin Hara


Metin Hara. Henüz 30'lu yaşlarının en başında. Deli dolu. Eğlenceli. Oğlunuzla görseniz, eve PlayStation oynamaya gelmişler sanacağınız genç bir adam. Muhtemelen oynuyordur da.

Tanımlamaların dışında. Hem kişisel gelişimci hem yazar hem fizyoterapist hem şifacı ama ona sorarsanız hiçbiri de değil. Musevi bir aileden gelmesini bile, "Anne ve babası Musevi olan biriyim," şeklinde açıklıyor. Etiketsiz olmayı, sadece insan olmayı yeterli bulanlardan. 
Ekşi sözlükteki tanımıyla: Mısır teknikleri kullanırken tespih çeken, Kabala teknikleri kullanırken Tasavvuf müziği dinleyen biri.

Günlerdir her açtığınız gazetede onunla yapılmış bir söyleşiyle, her gittiğiniz kitapçıda onun kitaplarıyla, imza günleriyle karşılaşıyorsunuz. Hiç durmadan eğitim veriyor, seminerler düzenliyor, hatta daha geniş kitlelere ulaşmak için yeni bir akademi açmanın eşiğinde. 

Bu yoğun tempo içinde benimle söyleşi yapacak vakti olamayınca, ben de her iki eğitimini de almış ve Metin'i bire bir tanımış biri olarak, kendi gözümden Metin Hara'yı anlatmayı seçtim.

Kim olduğunu bilmeyeniniz kalmışsa kendi web sitesinden alıntıyla:

1982 yılında İstanbul’da doğdu. Üsküdar Amerikan Koleji’ni bitirdikten sonra Çapa Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon bölümünde eğitim hayatını tamamladı.
Seneler içerisinde “tamamlayıcı tıp” diye tanımladığı birçok tekniğin eğitimini aldı.Yıllar boyunca bu öğretilerin içinde kendini geliştirdikten sonra son 10 yıldır profesyonel anlamda Tamamlayıcı Tıp ile tedavi çalışmaları yapmaya başladı. İnsan sağlığına olan “bütüncül” yaklaşımı, insanın hayal gücüne sığmayan yetenekleri, insan zihnine sığmayan engin bilgisi ve insan bedenine olan sonsuz güveni sayesinde aldığı sonuçlar ile kısa sürede tıp camiasında yankı uyandırdı.
Metin Hara, sevginin ve düşünce gücünün neler yapabileceğini bilimsel ve uygulamalı olarak göstermektedir.

Peki Metin Hara ne anlatıyor?

Kısaca nasıl evrenle bir bütün olduğumuzu, hepimizin bir olduğunu, seçimlerimizle aslında dilediğimiz "her" hayatı yaşamaya muktedir olduğumuzu anlatıyor.

Bu çok basit oldu, değil mi?

Aslında bu kadar basit. 

Ama asıl becerisi bunları bilmesi veya anlatması değil - çünkü söyledikleri bilinmeyen şeyler değil, kadim bilgiler ve bunları anlatan binlerce kitap, binlerce kişisel gelişimci, spiritüel lider var - asıl becerisi ve bence yaptığı en önemli şey sizi buna ikna etmesi ve içselleştirerek yaşamınıza katmanızı sağlaması.

Onun veya başkalarının eğitimlerine katılanlar, zaten ilgilenenler, okuyanlar, araştıranlar Metin'den pek de fazla şey öğrenmeyebilirler. Belki havada kalmış bazı bilgilerinin nasıl daha ayakları yere basar hale geldiğini veya pratikte nasıl daha kolay uygulandığını görürler. (Çünkü Metin vermek istediklerini, çok ciddi çalışmalar sonucunda, çok güzel formüle edilmiş, güzel derlenmiş bir paket halinde sunuyor. Bu da onu diğer eğitmenlerden ayıran önemli bir detay.)

Reiki'den NLP'ye; Kuantum Dokunuş'tan EFT'ye; nefes çalışmalarından yogaya; yogadan chi gong'a; Louise Hay'in kitaplarından Barbara Brennan'ın, Deepak Chopra'nın, Dr. Wayne Dyer'ın eğitimlerine, seminerlerine, kitaplarına. Sonunda hepsi aynı yere varıyor. Aynı "hakikat"e ulaştırmaya çalışıyor. Metin bunların hepsinden harika bir sentez yapmış gibi.

İşin en önemlisi Metin'in kitabı sayesinde ulaşmayı başardığı asıl kitle konuya pek de ilgisi olmayanlar. Hiçbir eğitime katılmayan, mevcut kitapları okumayan, sohbetlere burun kıvıran, farkındalıklarını yükseltmeye ve hakikate yaklaşmaya teşebbüs etmeyenler. İşte dünyevi ortama fazla kaptırmış, kendini dinlemeye bile vakit ayıramayan, sakinleşemeyen, hep koşuşturan, onun ifadesiyle sürekli "Beta beyin dalgasında yaşayan," ve hastalıklara davetiye çıkartan o geniş kitleye böyle bir kitap sayesinde ulaşmayı başarıyor Metin. 



(Zihinlerini en çok dinlendirmesi gerekenler buna ayıracak hiç vakti/ilgisi olmadığını söyleyenlerdir ya aslında)

Yeni bir şey söylemesine gerek kalmıyor, çünkü zaten halihazırda söylenmiş ve kitlelere ulaşamamış pek çok şey var. Metin'in misyonu da belki o kadim bilgileri geniş kitlelere ulaştırmaktır, kim bilir.


Bu kadar genç yaşta, bu kadar önemli işler yaparken kendisini egosunun tuzağına kaptırmamayı da becermiş Metin Hara. Kitaptan önceki çalışmalarında da insanları bilinçlendirme eğiliminde olmuştu hep. Onlara bire bir şifa verip "Ben tedavi ettim," demeyi seçmeyip öncelikli olarak hastalanmamaları ve eğer hastalanmışlarsa da kendi kendilerine şifa bulmaya nasıl hazırlanacaklarını öğretmişti. Günümüzün "Hadi iyileştir beni," yaklaşımıyla kapısını çalanlara "Eğitimlerime gelin, kendiniz iyileşin," demişti.

Şimdi de "Kitabımı okuyun, egzersizleri yapın, kendiniz iyileşin, neşelenin, hayattan keyif alın" diyor. 

Bilindiği şekliyle pozitif düşünmenin değil, pozitif "hissetmenin" anahtar olduğunu anlatmaya çalışıyor. Düşüncenin yapay olabileceğini, aslolanın his olduğunu tekrarlayıp duruyor. "Beyninizin stres düzeyini düşürün," diyor.



Siz de kendinize bir iyilik yapın. Dinleyin Metin Hara'yı! Ben dinledim.


Doğaya, evrene, kendimize güvensek, evrenle uyum içinde yaşasak ne iyi olur.