Yaşam da ilüzyondan ibaret değil mi zaten!?
Hem eğlenelim hem öğrenelim kapsamında yaptığım çalışmalara daha havalı adıyla "Make up artist", bildiğimiz şekliyle "Makyözlük" eğitimini de katınca maymun iştahlılık/yok canım, meraklı olmak/ hayır, hayır ne istediğini bilmemek şeklinde yorumlara maruz kalmam kaçınılmaz oldu tabi.
Ben de durup düşünme ihtiyacı duydum, nedir bu şizofrenik durum diye.
Vardığım sonuç şu: Hani çocuğuna özen gösteren anneler olarak, arasından hoşuna gideni seçsin diye çocuklarımıza basketbol, tenis, futbol, kayak, bisiklete binme, paten kayma gibi çeşitli seçenekler sunarız ya. Ve donanımını arttırmak için lisan öğrenmesine, dünyayı görmesine, kitap okumasına, bir sürü başka şeye imkan tanırız ya. Ben de çocuğuma - çok sevdiğim birine - gösterdiğim ilgiyi ve özeni, kendime - yani çok sevdiğim ve daha önce ihmal etmiş bulunduğum birine - de göstermeye karar verdiğimde başlamış her şey.
Her eğitimden kalan tortular da bugünkü beni yaratmış. Merakımı ve öğrenme isteğimi de arttırmış, demek ki.
Okulda öğrenmeye pek de meraklı olmayan ben, şimdi her karşıma çıkan şeye ilgi duyup, "Biraz da bunu öğreneyim," diye daldan dala atlar olmuşum. Belki de eğitim sistemimizde bir yanlışlık vardır. ("Belki de" mi dedim ben??!)
Öğrenmek için en ufak bir isteğimiz yokken, "Öğren" diye baskı altına alındığımız; neye merakımız, yeteneğimiz, öğrenme isteğimiz olduğunun hiç önemsenmediği; sadece sınava yetecek bilgileri kısa dönem hafızamıza alıp, sonra da hemen unuttuğumuz bir gençlik dönemi geçirmek yerine; o yaşları deneyerek, görerek, yaşayarak geçirip ne öğrenmek istediğimize - veya benim durumumda olduğu gibi, ortaya karışık yapmaya - sonra mı karar verseymişiz acaba?
Temel yaşam bilgilerini verip 15 yaş civarında insanı rahat bırakan, sonra da 20-25 yaşına geldiğinde "Ne öğrenmek istiyorsun, karar verdin mi?" diye soran bir model çok mu anlamsız olurdu acaba pratikte? En azından ben ekonomi bölümünde bir yeri boşu boşuna işgal etmemiş olurdum mesela!
Veya bu eğlenceye çok daha önce başlardım...
Pop Art Makyaj denemem böyle sonuç verdi.
Her ne kadar imaj yaratmayı daha çok filmlere, görsel sanatlara yakıştırıyorsam da, ve olduğundan farklı görünmek, doğal olmamak gündelik yaşamda tercihim olmasa da, ufak tefek "corrective makeup/ düzeltici makyaj" yapabilmek, kusurları kapatıp güzel olanı ön plana çıkartmak hepimizin işine yarayacaktır diye düşünüyorum.
İşte bazı ipuçları:
- Açık renk ortaya çıkarır, koyu renk saklar. (Dikkati nereye çekmek istiyorsak ışığı oraya tutup, saklanacakları gölgede bırakmak gibi.)
- Fondöten cildin renginde olmalı ve rengini seçmek için çene altında denenmelidir. Bir iki ton açığıyla ışık verebilir, bir iki ton koyusuyla kontür yapabiliriz.
- Yüz şeklimiz her ne olursa olsun, ulaşmaya çalışacağımız şekil oval; göz şeklimiz ne olursa olsun, ideal göz şeklimiz badem olmalıdır.
- Kaş şekillendirirken kullanılacak şablon bu. Göz bebeğinin yanından geçen çizginin geldiği nokta en yüksek yer olmalı:
- Geniş alınlarda kaş kavisini yükseltmek, dar alınlarda üst kaşları alarak düşük bir kavis vermek, birbirinden uzak gözler için kaş çizgisini gözlerin iç köşelerine uzatmak, uzun yüzlerde hemen hemen düz kaşlara yönelmek iyi bir fikir olabilir.
- Koyu göz makyajı yapmışsak dudakları hafif renklendirmeli, koyu ruj kullanmışsak gözleri hafif geçmeliyiz.
- Bol rimel ve hatta gece makyajında takma kirpikler dramatik bir görünüm yaratabiliyor.
Bu kadar abartmasak da olur, tabi...
Son olarak, değişiklikten hoşlananlar için bu mor "Smokey eyes" videosunu paylaşıyorum. Deneyin bakalım sizde nasıl duracak..
Bana sorarsanız ben doğal olanı severim. Bakınız Rıfat Yüzüak'ın yaptığı Ebru Gündeş makyajı:
Kendini iyi hisseden kadın güzeldir, gülen kadın en güzeldir.
Hepimiz keyif aldığımız, güle oynaya yaptığımız işlerle meşgul olabilsek
ne iyi olur...