27 Ağustos 2014 Çarşamba

Şans Kolyelerim


Secret'ın da dediği gibi "Bizde ne varsa onu çekiyoruz."

Ben de sahip olmak istediğimiz her şeyi üzerimizde taşımamız için bu şans kolyelerini yaptım. Minik minik renkli derilerin içine bolluk, bereket, aşk, şans, başarı, coşku, korunma, şifa, blokajları çözme, huzur... daha aklınıza ne gelirse, hepsini sembolleştirip koydum. Sevgiyle de dikip kapattım. İlk yaptıklarımı çok sağlam dikiyordum. Sonrakilerine, zamanı gelip işi biterse, çözülüp bozulabilme şansı vermeyi uygun gördüm. Koparsa, düşerse, "Öyle olması gerekiyormuş," diyeceğiz artık!

Bakın meselaaa:


Bunda "iletişim" var..


Bunda "tutku"


Bunda da "huzur"

Ruh halime göre bazen tek birini, bazen bir kaçını, çoğu zaman da hepsini birden takıyorum.




İplerinin düğümünü farklı yerlerden atınca boyları da uzayıp kısalabiliyor.


Hızımı alamayınca birkaç tane de anahtarlık yapıverdim! İnsan her gün kolye takamaz ama, değil mi??!!


Ritüeller motive olmak için çok yararlı gerçekten de. En azından odaklanmamızı, belirli bir konuya öncelik vermemizi, o konuyu aklımızda tutmamızı sağlıyor. 

Aslında en kolayı ne istiyorsak o olmak tabi. 

Nefret doluyken sevgi beklemek, cimriyken bolluk bereket özlemek, insanlara öfkeyle yaklaşırken huzur aramak... Belki oluyordur. Ben pek şahit olmadım.

Kolyelerime şans dilerken bu yazıyı okuyanları da es geçmek istemedim. Hiçbir şey tesadüf değildir. Demek ki bugün sizin de şanslı gününüzmüş...

Hepimiz bugün için en az bir kişiyi 
sevindirebilsek ne iyi olur..
 (Ben yapmış olabilirim 😊 )

26 Ağustos 2014 Salı

Domates Zamanı.. Salça & Sos Yaptım..


Her ne kadar, "insan hayatta bir şeyleri seçer ve onlarla uğraşır, bazı şeyleri de bırakmak lazım" fikrine çok sıcak baksam da, galiba pratikte pek uyamıyorum..

Şeytan dürttü. Sabah sabah pazara gidip domates alıp, sonra da salça ve makarna sosu yapmaya kalkıştım. 

Her ne kadar pazarcıya, "yok yaa, 10 kilo yeter, yapamam hepsini birden" dedimse de, allem etti kallem etti, "abla, haftaya biter, bulamassın, tadına bak" diye diye, 15 kilo domatesi elime tutuşturdu. Daha da doğrusu, "taşıyamam bile" demem üzerine, arabaya kadar da taşıdı..

Evde malzeme bile yokmuş. Ben de önce, yarısını sadece domates olarak hazırladım. Yemeklere koymak için kolaylık oluyor.. 

Diğer 7.5 kilodan da, daha çok makarna ve pizza sosu olarak kullanılmak üzere şöyle bir uygulamaya giriştim..

İşte malzemeler:


Domatesler, havuç, soğan, kereviz yaprağı, fesleğen, tuz ve şeker. Bir de konserve yapmak için kavanozlar..

Önce domatesleri yıkayıp, dörde böldüm ve biraz tuzla, iyice yumuşayıncaya kadar pişirdim.



Bunları şu babadan kalma - daha doğrusu anneannemden gördüğüm - mulen galiba adı, aletten geçirdim. 


Blenderdan da geçirebilirsiniz tabi, ama böyle yapınca, kabuklar ve çekirdekler de ayrılmış oluyor. Bana daha kolay geliyor.

Sonra bu püre halindeki domateslerin içine, kıyılmış soğanı ve havucu koydum. Miktar kafama göre.. Ben bu üç tencereye bir büyük soğan ve bir büyük havuç koydum. Soğanı arttırmakta mahzur yok da, fazla havuç sosun rengini bozuyor.
Sonradan çıkartılmak üzere, biraz fesleğenle kereviz sapı ve tuzla şeker.. (İsterseniz her tencereye bir diş sarmısak da koyabilirsiniz..)

İyice suyunu çekene kadar kaynattım.

Sonra da sıcak sıcak kavanozlara doldurup, kapaklarını sıkıca kapattım. Kavanozları halk arasında yaygın olan şekliyle ters çevirip soğuyunca vakum yapmasını bekleme konusunda endişe duyduğum* için vaz geçip, üzerlerini geçecek kadar su dolu yüksek bir tencerede yarım saat kadar kaynattım. (Kavanozlar çatlamasın diye, altlarına havlu koydum.)

*Neden endişe duyduğumu aşağıdaki linkte bulabilirsiniz:


Soğumalarını bekleyip tencereden çıkarttığımda, tarih de attım mı, tamamdır... Kışın bol bol pizza, makarna yiyebiliriz..



Bu tarifi, tabi ki kendim uydurmadım. Yıllar önce, çok yakın dostum olan bir italyandan, Paola Ellialtıoğlu'dan, öğrenmiştim.  Profesyonel aşçı seviyesinde yemek becerisine sahip olan Paola, benim mutfağa ilgi duymama da ilham kaynağı olan kişidir.

Bu arada, tencerede kalanlara hiç dayanamam.. Kendi kendime, makarna yapacak halim yoktu.. Minik bir bruschetta fena olmadı ama.. 

Bir dilim ekmeği kızarttım. Üzerine sıcakken bir diş sarmısağı iyice sürttüm. Sonra da, tencerenin dibinde kalan domates sosu ve bir tane fesleğen yaprağı.. Biraz da iyisinden zeytinyağı gezdirdim miiii...




Merak edenler için, çay da saksıda yetişmiş lemongrass.. (Limon otu ve yalancı melisa olarak da geçiyor.. Fotoğraftaki uzun yaprak o..)

Ara sıra da olsa, satın almak yerine bazı yiyecekleri kendimiz hazırlama şansımız/vaktimiz/arzumuz
olsa ne iyi olur..


17 Ağustos 2014 Pazar

Maksat Fit Olmaksa...


Şu bunaltıcı sıcaklarda çoğumuz denizde olmayı istiyoruz. Ve daha çoğumuz da böyle görünebilmeyi.

Yap yap bitmeyen, yo-yo diyetlerin bir işe yaramadığını bilmeyen bir ergenler kaldı hali hazırda. Sonuç alınamayan yollardan git  git, nereye kadar!?

10 Ağustos 2014 Pazar

Sağlık Mutfakta Başlar

                        


Alışkanlık oldu artık atölye atölye geziyoruz. Geçtiğimiz hafta sonu da İstanbul Permakültür Kollektifi'nin düzenlediği, "Ulli Allmendinger ile Fermente Süper Gıdalar Atölyesi"ndeydim.

2 saat içinde, Kimchi'den Kvass'a, kefirden lahana turşusuna, hem kolay hem probiyotik ve çok faydalı yiyecek içecekler yaptık, tattık ve bonus olarak da bağışıklık sistemimizi güçlendirdik!

Bu yiyeceklerin bizim bildiğimiz tarzda tuzla, sirkeyle yapılan turşulardan farklı olarak laktik asit fermentasyonları olduğunu ve bağışıklık sistemimizi güçlendirdiğini de öğrenmiş olduk.