14 Ocak 2014 Salı

Merhaba




İnsan yazmak isteyince bir yolunu bulup yazıyor. Çok lafınız biriktiğinde de yazmak şart oluyor. (Diğer şekilde eşe dosta yazık; hiç susmayan birine katlanmak kolay bir şey değil.)
Ben yazmayı hep sevdim.
Çocukken babama özür notları yazardım; "Bir daha yapmayacağım," diye.
Büyüdükçe kendime notlar yazdım; kırk yılda bir üzerime olgunluk çöktüğünde aklıma gelenleri unutmayayım diye...

Sonra işi büyüttüm.
Önce, yaşamın aslında göründüğünden farklı olduğuna uyandığım bir dönem, "Yaşamın Farkına Varıyorum" diye bir kitap yazma cüretini gösterdim.
Şimdi ara sıra bakıyorum da, "Ay böyle mi demişim," diye kendime gülümsüyorum. Fazlaca naif bir paylaşım olmuştu o kitap. En çok da annemin arkadaşları sevmişti yazdıklarımı.
Şiirler de yazıp bastırmıştım sonra.

Bir matbaamız vardı ve yayınlayalım deyince, yayınlayıveriyorduk.
Sonra, şu meşhur "Secret"ın yanlış anlaşıldığını anlatan, "Ol Deyin Olsun" diye bir kitap yaptım. Yaşadıklarımdan yola çıkarak, diyordum ki, "Bir Ferrari'm olsun, bir Ferrari'm olsun," diyerek evrene seslenince Ferrari gelmez; Ferrari'ye duyduğumuz sevgi çok güçlü ve berrak olduğunda ve o 'His' evrene ulaştığında gelir...
Bence çok yalın ve güzel bir paylaşımdı.

Ama artık ne babam, ne de matbaamız kalmıştı. O zaman anladım ki insanın her işini halleden bir babası olması büyük lüksmüş. 
Neyse, sonuçta bu kitabı basmak kısmet olmadı. Birilerinin okumasını çok istemiş olacağım ki, İngilizceye çevirip, Amazon'da e-kitap olarak yayınladım. Hatta, o da kesmedi, Türkçesini de blog'uma koydum.

Bugüne gelirsek, şimdi de yazı yazma isteğimi sanki bir gazete bana köşe vermişçesine buradan karşılamayı düşündüm. Bu benim gazetem ve benim köşem olacak... Konular bana denk gelenler.
Tıpkı benim olduğum gibi hayata olumlu bir pencereden bakan, oldukça düzensiz, bazen çok ciddi bazen çok çocukça. Çok ciddiye hiçbiriniz inanmadınız; tamam çok ciddi işi biraz zor. O beklentiyi kaldıralım.
Bazen gördüğüm filmler, gittiğim gezdiğim yerler, yapabilirsem tanıdık "selebriti"lerle söyleşiler, gündemdeki haberlere yorumlar Kalan zamanda da 'Gülelim eğlenelim' işte...

Her güne bir güzel söz, bir güzel müzik, bir de ödev olsun..
(Hayat da böyle bir şey ama :-)

İşte bugünkü sözümüz:




Ve işte bu da nostaljik müziğimiz. Tıpkı yıllar öncesinde Dual pikapta Ajda'dan dinlediğimiz şekliyle:




Ve ödev: (Böyle ödeve de can kurban!) 

Bugünlük ne derdiniz varsa boş verip çok keyifli zaman geçirmek.

Ödev deyince insanın yapası gelmez bazen. En iyisi bunu şöyle değiştirelim:

Bugünlük ne derdimiz varsa boş verip 
çok keyifli zaman geçirsek 
ne iyi olur...