Hatırlarım, babam "Şu filmi izleyelim, sonra da onun hakkında konuşuruz," dediğinde, ilk tepkim "Film izliyoruz, ödev mi bu?" gibi bir şey olmuştu. Sonradan fark ettim, filmlerin de tıpkı romanlar gibi boş zamanları doldurmaktan, hoşça vakit geçirtmekten öte katkıları olduğunu hayatımıza.
İnsan yaşı ilerledikçe farklı temalar, farklı mesajlar yakalar oluyor izlediği filmlerde.
Hollywood filmlerinde ve dizilerinde gördüğümüz "fantastik" olayların/objelerin çok geçmeden gerçek olmasının, aslında çalışma aşamasında sızdırılmış bilgilerden kaynaklandığını düşünmüşümdür hep.
Yıllar önce Star Trek/ Uzay Yolu'nda görüp hayretten ağzımız açık şekilde izlediğimiz, önüne gelindiğinde "Bızzzt" diye açılıp kendi kendine yine "Bızzzt" diye kapanan kapılar şu anda en basit marketlerde bile var.
Haberleşmek için kullandıkları kablosuz, kapaklı, cepten çıkan küçük "şey", bizim sabit ev telefonlarımızı ancak upuzuuun kablolarla yan odaya taşıyabildiğimiz dönemlere rastladığından adına telefon bile dememiş olsak da ilk dönem cep telefonlarının maketi gibiydiler.
Tibet dolaylarında yapıldığıyla ilgili rivayetler olsa da bir yapılamayan ışınlanma kaldı şimdilik...
John Woo'nun yönettiği Paycheck filmini yıllar önce izlerken de yine böyle bir bilgi sızıntısı hissetmiştim. Bu defa farklı olan, bilginin, işin teknolojik değil de spiritüel yanıyla ilgili olmasıydı.