4 Şubat 2018 Pazar

Ayın Biri Kilisesi


Vefa Kilisesi İstanbul'daki 75 Rum Kilisesinden sadece biri. Büyük ihtimalle adını hiç duymadınız bile. Meryem Ana Ayazması da burada... Onu da duymamışsınızdır muhtemelen. Ama "Ayın Biri Kilisesi" dersem çoğunuz bilirsiniz. Büyükada'daki Aya Yorgi Kilisesi'yle birlikte, her dinden, her inanıştan insanların akın akın koşup kuyruklar olduğu meşhur kilise burası. En çok da Müslümanlar geliyormuş!!

Neden meşhur? Herkes orada dilediği dileklerinin gerçekleştiğini söylüyor da ondan.


Benim de birkaç defa gitmişliğim ve meşhur anahtarlarından eşe dosta bile almışlığım vardı. 

Eylül 1 güzel bir gün gibi göründü. Madem içimden gelmiş, gideyim bari dedim. Dileklerle ilgili yapılan ritüelleri severim.

Son gittiğimde çok uzun bir kuyruk olduğunu hatırlayınca, sabahın köründe yola koyuldum. Gerçekten de kalabalık başlamamıştı.

Tarif isterseniz, Unkapanı Manifaturacılar Çarşısı'nı geçer geçmez sağa Hacı Kadın Sokağı'na sapıyorsunuz, biraz ilerde yol çatal olduğunda sağda kalan yolun hemen başında. Yürüyenleri takip ederseniz de bulursunuz. Bu ay geçti ama 1 Ekim, 1 Kasım neden olmasın?? Aslında en çok 1 Ocak'ta gidiliyormuş.

Kiliseye gittiğinizde ilk olarak, önceden aldığınız anahtarlar varsa onları iade ediyor, sonra yeni anahtarlarınızı alıyorsunuz. 



Eskiden bu anahtarlar gümüşmüş. Ben kendime gümüşten bir replikasını da yaptım. Boynuma takıyorum. Güzel duruyor. Tiffany'nin anahtarları gibi, üstelik dilekleri de gerçekleştiriyor.

İsterseniz dua ediyor, isterseniz mum yakıyor ve/veya kendinizi papaza okutabiliyorsunuz. Alt katta birkaç musluktan su doldurabilmeniz için de bir organizasyon yapmışlar. Oradan sağlanan küçük plastik şişelere kendi suyunuzu kendiniz doldurabiliyorsunuz. 


Kuyruk olmayınca işim çabuk bitti. 

Oralara ne zaman gitsem Kapalıçarşı civarındaki malzemecilere de uğrarım. İlginç yerlerdir. Siz de görün diye birkaç fotoğraf da çektim.

Bu defa aklımda yeniden incik boncuk yapma işlerine başlamak da vardı.
Önce yıllar önce yaptığım yüzüğümü cilalattım.



Sonra çoktandır kullanmadığım gümüş bir plakanın daha ince olursa daha kullanışlı olabileceğini düşünüp ocakçıya uğradım.


Tavlamak böyle bir şey. Ateşle yapılıyor. 
"Kız tavlamak"la bir alakası var mı acaba, bilemedim!!??


Bu da plakaları içinden geçirip incelttikleri silindirli alet.

Sonra ufak tefek kolye, bilezik kapama parçaları falan aldım. Bunlar gümüş olunca takılar daha hoş duruyor. Gümüş olanlar da şehirdeki malzemecilerde pek yok.

Eve geldiğimde artık atölye moduna geçmiştim. Biraz önce masamı temizledim. 


Yakında yapacağım yüzükleri, kolye ve bilezikleri görürsünüz. Hatta belki onlar için yeni bir blog bile açarım.

Yüzüğüm de cilalanınca pek güzel olmuş... Üzerinde kendimi bile görebiliyorum:-)




Her dileğimizin, gerçekten yürekten istiyorsak
 eninde sonunda zaten gerçekleşeceğine 
inansak ne iyi olur.